S | SS | SSS



Sorular...



- Az kullanılması ya da kullanırken çok dikkat edilmesi gerekenler üzerinde duruyorsunuz. Bunlar nelerdir?

Sözlerin başında ya da sonunda, maalesef bilinçsiz ve yersiz/yanlış kullanımıyla, tüm düşünce ve ilişkilerimizde, doğrudan ve geri dönülemez, olumsuz "etkileşimler" oluş(tur)maktadır.

Evet! Bu "sözcüklerin", olabildiğince az kullanılmasında ya da dikkat edilmesindeki FaRkLaR ve yararlar çok büyüktür!

"Zaten ...", "Sonuçta ...", "Aslında ...", "Sadece ...".

"Hep/Hiç ...", "Herkes/Hiç kimse ...".

Ayrıntıları için
 şu sayfayı okuyabilirsiniz...

www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/26128 ]



- İnsanbilim(antropoloji) ile uğraşıyormuşsunuz. İnsan nedir?

Öncelikle, İnsan, "sonuç merkezli/odaklı" "Nedir?" "sorusunun" değil süreçte, hareketli, devingen olan "Nasıl?" düşüncesiyle algılanabilir ve yorumlanmaya çalışılabilir.

Doğrudan bir yanıt olarak da düşünce ve anlam varolanıdır. Daha çok, belleğinin değil kendinin ve her AN'ında yaşadıklarının farkında olan, sorumluluğunu alandır.

Yeğleyebilen (tek) varolandır.

(Düşündüğünü) düşünebilen, konuşabilen (ve susabilen) (tek) varolandır. [hayvan-ı nâtık] O;-/ :-X

Gülebilen 
(tek) varolandır. :) [hayvan-ı dâhık]

En belirleyici eşiği olan belleğine yenik düşebilen ve
belleğini("kendini", olayları, kayıtları/nı) aşabilen (unutabilen/geçebilen)
 (tek) varolandır.

Yokluğu ile Varoluşu arasındaki farkı bilen/anımsayan ve sürekli deneyimleyendir. [ADEM(YOKLUK) > ÂDEM
(İNSAN) <> ADEM]

Eşikte/eşiklerde olduğunu, iki dudağının arasında olduğunu ve durmasını da bilen/beceren/anımsayandır...



- Yaşamın anlamı nedir/nelerdedir/nerededir?

Yaşamın ve/veya herhangi bir şeyin anlamı ve değeri, o şeyin yok(sun)luğunda ve varoluşumuzun yeterli olduğunu anımsamamız(da)dır.

Bir de ne düşünürsek düşünelim, ne konuşursak konuşalım, oran ve denge üzerin(d)e(n), koşmadan ve emeklemeden, kendi yürüyüş hızımızda, kendi akışında, hız yapmadan; ne yaparsak yapalım, yaptığımız/yapacağımız şeye özen göstererek ve gereğini yerine getirecek kadar çalışmadan, ne kendimizin, ne de herhangi bir şeyin yerini/yatağını bulamayacağını anımsayarak ilerlemek ve yaşamı, yalınlıkla, gülümseyerek, çocukça sürdürmek gerektiğini anlamamızdadır.


Yaşamın anlamı, anlam arayışımızdadır!



------------------------------------------------------------------------------

Soru (/) Sorun 



Sorgulanmamış "yaşam", yaşam değildir!


Aklını kullanma cesaretini göster!






------------------------------------------------------------------------------



Sıkça Sorulan Sorular




- Nerelisiniz?

Öncelikle, "Nerelisiniz?" sözünün/sorusunun tanımıyla başlamak gerek...

"Bir yerli olmak", belirli bir kültürel ve coğrafi arkatasarla düşünüyor ve yaşıyor olmakla orantılıdır. Bir de 
benimsediğiniz, kullandığınız/konuştuğunuz ya da konuşmayı yeğlediğiniz dil ile orantılıdır.

Kişi, nerede yaşıyorsa oralıdır. Ya da "Nerelisiniz?" değil/yerine "Nerede yaşıyorsunuz?" biçiminde sorulabilir ancak.

Kişisel yanıtım olarak da, bu dönem ve uzun yıllardır, İstanbul'da yaşıyorum. İstanbul'da yaşadığım sürece de İstanbul'lu ve Türkiye'liyim. 
Tek bir ülke ve kentte yaşamamış olmamdan dolayı, kendimi, 
"Dünya/Yeryüzü Vatandaşı" olmakla, sadece insan olmakla "sınırlı tutuyor" ya da bu kavramı/soruyu bu biçimde genişletiyorum.

Türkçe'nin ve dilin tüm ayrıntılarına sahip çıktığım ve özendiğim oranda, Türkçe konuştuğum sürece ve kadar da Türk'üm/Türkiye'liyim! Birliğimizi ve dirliğimizi sağlayan ve sunan da dilimizdir! Çok değerli Türkçe'mizdir!



- Yaşınız kaç?

1. Temelde/önceliklehiçbir yaşım(ız) yok(tur)!

2. Çevrenin, öteki kişinin algıladığı/yorumladığı yaş.
3. Duyumsanan/hissedilen/düşünülen/istenilen yaş(lar).
[ Zihin yaşı, enerji yaşı, coşku ve yaşama katılım yaşı vb. gibi. ]

4. Kimlik yaşı [kemik ölçümüyle] ve dirimsel[biyolojik] [< damar] yaş.
[Yaşımız, damar ve kalp sağlığımız kadardır. Hava/oksijen kullanımı[tütünün ve yanıkların kullanılmadığı], nitelikli beslenme -özellikle abur-cuburun, işlenmiş/rafine ya da paket ürünlerin, kahvenin, yanıkların/mangalın olmadığı- ve hareket/spor oranında...]

5. Yoğunluk yaşı. [ Deneyim ile, yaşamın getirdikleri ile gelinen yaş. ]
6. Ön kabul olarak, bazı açılardan algıda/yorumda ilişkilendirilmeye "yarayan" kayıt/"doğum" yaşı.
7. Kişice, "sabitlenmiş", "kabul edilmiş", "durdurulmuş" yaş.
[ Yaşamım boyunca, yaşım olarak tanımlamış olduğum/olacağım yaş olan 42 ]

( Kişilerin yaşı, sorulmaması gereken sorulardan biridir.[Erkek/Kadın fark etmez!] Kişi, kendi paylaşmak istediğinde öğrenilebilecek bir konudur. Kişiler, sorulduğu için yanıtlamak zorunluluğunda bırakılmamalıdır! )



- "Burcunuz" hangisi?

"O ne?" / Hepsi ve hiçbiri!

"Doğum" ve "ölüm" kavramları gibi deneyimleyemeyeceğim/iz konu/durumlar üzerine düşünüp konuşmadığımdan dolayı, "burcum"[her neyse!] ya da bu "soruya", belirli bir beklenti/"alışkanlığa" "karşılık gelebilecek" bir yanıtım da olamıyor.



- Neden fotoğraf çektirmiyor ya da kameraya çıkmıyorsunuz?

Özel bir nedeni yok.

Daha çok, o AN'da ve orada olmanın, daha yüksek oranda farkındalığıyla yaşama çabam gereğince, yaşadıklarımda, herhangi bir kaydımın bulunmasına gerek görmememden, çeşitli düşünsel yapı ya da süreçlerle de bağlantılı olarak düşünme ve düşünceye uygun, eyleyerek/uygulayarak yaşamayı yeğlememden kaynaklanıyor.
( Bulunduğum/bulunacağım ortam, kurum ya da kişilerle de, hiçbir doğrudan/dolaylı ilişkisi, nedeni, "kaygısı" ya da "kaçışı" da bulunmuyor. )

Bilgi ve belge kaydının, tüzel ya da bilimsel bir kaynak gerekliliği/zorunluluğu bulunmadıkça, aynı anda ve ortamda bulun(a)madığımız kişilerin, dışarıdan, bir fotoğraf ya da video gibi bir araç [internetten, bilgisayar, kâğıt vb.] ile uzaktan, iki boyutlu izlemelerinin, ikincil bir değeri olmasından dolayı da bunu yeğliyorum.




- Şimdiye kadar kaç kitap okudunuz?

"Yeterince"[çok miktarda] okudum ve artık "yeterince"[seçerek] okumaya devam ediyorum. Sayısı ise pek önemli değil. Kitap sayfası ve satırlarını toplamak değil okuduklarımızı kendimize ve yaşamımıza ne kadar kattığımız önemli(öncelikli) olan.

Kitap okumanın yanısıra, sürekli, çeşitli dil, alan ve konularda sözlükler okuyor, yazıyor ve araştırmalarımı/çalışmalarımı FaRkLaR Sözlük'te paylaşıyorum.
[ www.FaRkLaR.net/sozluk ]




- Kitap yazmayı düşünmüyor musunuz?


Başladığım fakat gerisini zaman, zemin ve koşullarla ilgili olanaksızlıklar nedeniyle henüz y
ayıma gir(e)memiş, "İLİM ve İRFAN Kılavuzu" adında bir kitap var.

Çeşitli dergilerde de bazen, 
yazılar yazıyorum.

Farklı alanlardaki bilgi ve paylaşımlarımı da yayında olan birkaç site ve açmış olduğum birkaç günce[blog] sayfası üzerinden, düzenleme olanaklarının da getirdiği esnekliklerle, bilgisayar ve internet üzerinden sürdürmeyi yeğliyorum.


Bir de kitap yazmaktan çok, kavramların, (tam/yetkin
/doğru) anlamanın önemini, değerini ve önceliğini göz önünde bulundurarak, tüm okuma ve araştırmalarım(ız)ın paralelinde kullanmam(ız) gereken sözlükleri ve kavramlar arasındaki FaRkLaR'ı, FaRkLaR Sözlük/Kılavuzu'nda yazmakla uğraşıyorum.



- Kaç dil biliyor ya da konuşuyorsunuz?

Çok fazla sayıda dil bilme ve konuşma peşinde olmanın, ilgili toplum, coğrafya ve kültürün içinde bulunmadıkça pek anlamlı olmadığını da görüyor ve düşünüyorum.

Türkçe'yi yetkin ve İngilizce'yi de yeterli bir seviyede kullanıyor ve konuştuğumu düşünüyorum ya da iddiasında bulunmadan, dilleri, doğru/gereğince kullanma çabası içindeyim. Bir de, kültürel ve tarihsel sürecimizi/mirasımızı takip edebilecek kadar "Osmanlı Türkçesi" üzerinde olabildiğince ilerlemeye çalışıyorum.


Öteki dillerle de, sözcük/terim, kavramlar ve alanlar temelinde, belirli seviyelerde anlayabilecek, sözlük çalışmalarımda kullanabilecek kadar, gerektiğince ilgileniyorum.




- Neden sadece bisiklet kullanıyorsunuz?

"Sadece" değil çoğunlukla, çok çeşitli nedenleri ve kaynakları var. 
Bisiklet kullanmaya, 6 yaşında başladım. 14 yaşına kadar da yol/yarış bisikleti kullanarak devam ettim.


Yıllar önce de yıl ve dört mevsim boyunca, "kış, kar, 
yağmur, çamur, güneş, rüzgâr, toz, toprak" demeden, ne yazık ki, biraz uzun sürmüş yıllar boyunca, dönemlerdeki yaş/bilinç(sizlikler), teşviksizlik ve öteki günlük/dönemsel "öncelikler" nedeniyle, yersiz bir süre ara vermiş olduğum bisiklete ve bisikletli yaşama, getirdiği olanaklara, artılara ve güzelliklere geri döndüm.

Bisikleti, son 12 yıldır kesintisiz olarak, ulaşım amaçlı kullanıyorum[vapurlar ve vapurların çalışmadığı saatlerde metrobüs dışında]. Toplu taşımaların olumsuzluklarını ve sıkıntılarını yaşamaktansa pedal basarak bulunacağım yerlere ulaşmak, daha rahat ve kolay geliyor.

Topuğumda bulunan bir sorun nedeniyle uzun süre yürüyemiyor ve ayakta duramıyorum. Bisiklet de herkes için çeşitli sağlık ve yaş nedeniyle oluşan koşullara, "orantılı/yarı engelli aracı" olarak ve büyük oranda köklü çözümler sunuyor.

Bireyin ve toplumun da, uygarlık seviyesindeki ilk ve temel göstergesi, bisiklet kullanım oranıdır. Teknolojideki son gelişmeler de robotların geldiği son seviyeyle tanıtılır ve tanıtılan robotun gelişmişliğini de yine bisiklete binebilmesiyle göstermekteler.

[ Öteki ayrıntılar için bisiklet güncemi de inceleyebilirsiniz...
http://Bbisiklet.blogspot.com ]



- İlişkilerinizde, çoğunlukla, kişisel bilgilerinize değinmiyorsunuz. Peki, bu kişisel günce[blog] sayfasını oluşturma/yazma nedeniniz nedir?

Konuşabileceğimiz, paylaşabileceğimiz ve yapabileceğimiz/yaşayabileceğimiz ayrıntıların önceliği içinde kişiyle/kendimle ilgili bilgilerin, ilk sırada değil daha alt sıralarda olması gerektiği ve bazı/çoğu ayrıntının, zamanı, 
zemini geldikçe paylaşılacağını aklım(ız)da tutuyor olmam(ız) gerektiğinden dolayı kendimle ilgili ya da kişiler üzerinden konuş(tur)mamayı yeğliyorum.

Bir de, kişisel ve (bazı) ayrıntı bilgilerin (tekrar tekrar) paylaşımı, hem benim, hem de çevremdekiler için "uzun" ya da "karmaşık" gelebiliyor. Kişiler ve benim açımdan, çoğu ayrıntıyı okuyarak ve anlayarak geçilmesinin olanaklarını artıran bir ortam olması nedeniyle günce yazmanın artılarını, geç de olsa kabul etmiş durumdayım.




- "Neden "bu kadar" "farklı"/"gizemli" olmaya çalışıyorsunuz?"

Ne farklı, ne de gizemli olmaya çalışıyorum. Dışarıdan ya da "kişilerce" "nasıl algılanır ya da yorumlanırsa" "yorumlansın", yaşamı ve kendimi, olabildiğince, kendi akışında/hızında, kendiliğindenlikle, zorlamadan ve yalın bir biçimde gerçekleştirmeyi ve sürdürmeyi yeğliyorum.

Yaşamımda, gerçekleşmiş ve olanaklarım içinde bulunan ya da deneyimleyebileceklerimin,  düşünceleri(mi)n, sözde/yazıda kalmadan, ancak "biri (öncelikle kendim) yapar ve yaşarsa(m) bir anlamı olacağı"nı kabul ederek, iddia içinde olmadan, ancak çabası içinde yaşıyor ve paylaşıyorum.

Kim, neye, nasıl bakmak, inanmak istiyorsa "öyle" "olduğundan/olacağından" dolayı, bu konuda, neyi, ne kadar açıklasam da ("bazılarına") yeterli gelmeye(bile)cektir.

( Yaşama ve olgulara, kişiler üzerinden, k
işi odaklı/merkezli/sonuçlu bakmak değil de kavram/konu/durum/koşul/olgular üzerinden bakılmadıkça, siz benle, birileri de sizle uğraşırken, bir de bakarsınız ki, yaşam, dilinizden/elinizden akıp gitmiştir. )

( Çoğu ayrıntı için bu sorular ve yanıtlarım da yeterlidir sanırım fakat yine de bazı ayrıntılara, gerektikçe ve zaman içinde tekrar yer vermeye çalışacağım. )




- Yaşam(ınız)daki temel/ağırlıklı hareket nokta(lar)nız neler?

Oluş. Varoluş.

Doğa. "Canlı"/"cansız".


İnsan. Ben, sen/"ö
teki" ve biz.

Uyum, birlik, bütünlük, denge.




- Yaşam(ınız)daki en önemli ya da olmazsa olmazlar(ınız) neler(dir)?

1. Sağlıközgürlük [İkisi de birbirinden ayrı ya da önce olamıyor]

2. Zaman ve Enerji
3. Bilgi ve Farkındalık[=Yaşam =İnsan]

[ Kullanılagelenler ]

1. Doğa ve Doğallık
2. Uyum ve Bütünlük
3. Gelişim ve Değişim

[ Uygulanagelenler ]

[Ve tüm bunların altında, hepsini taşıyan, anlamlı/değerli, etkin ve yetkin kılan]

KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ




- Konuşmadığınız/tartışmadığınız konular/alanlar varmış. Nelerdir?

Boşa zaman ve enerji tüketilecek tüm konular ve ayrıntıları için geçerlidir bu. Fakat özellikle, metafizik, din, siyaset, futbol, özel yaşam üzerine,
%99,66 oranında konuşmamayı yeğliyorum.



- Konuştuğunuz, konuşmayı yeğlediğiniz konular/alanlar nelerdir?

Var (oluş)/varlık, ölçü, felsefe, tüze(hukuk), sanat, spor, bütünlük, susabilmek ve yok/yokluk üzerine her zaman, zemin ve koşulda konuşabilmeyi diliyor ve yeğliyorum.

Saygı gerek önce
Sonra ölçü
Sonra anlayış gerek
Sonra hak gözetmek
Özen ve duyarlılık gerek
Sürekli hareket gerek
Her an bütünlük
Çoğunlukla susabilmek
Herşeyin ölçütü yok(luk)



- Tüm açıklamalarınız, düşünce ve sözleriniz içinde, kendinize ve kişilere, her zaman, zemin ve koşul için söyleyebileceğiniz söz/özet nedir?

Yaşamdaki tek bilginin/becerinin, ne yapmayacağının bilgisi olduğu, bir şey yapmadan ve söylemeden önce, en az, saniyenin milyonda biri kadar, kendimize, düşünme fırsatı vermek üzere, şu iki "küpeyi" de kulağımızda varsayarak...



Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA!


Bir şey ki, söylemesen de olur. SÖYLEME!




---------------------------------------------------------------------------------


Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir,

dünya/n değişsin!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder