9 Ocak 2015 Cuma

BEN / SEN: HEDEF değil HİTAP


"Ben" / "Sen" sözcükleri ve kullanımı, bir hedef değil hitap aracıdır!

Yaşamımızdaki bazı/birçok şey (bu/şu/o),
"benim/senin/onun için böyle/şöyle/öyle!"
"bana/sana/ona göre böyle/şöyle/öyle!"
ya da
ben/sen/o,
"öyle istiyorsa öyledir"
"öyle düşünmüyorsa öyle değildir"
gibi maalesef çokça kullanılan zırva ifadelerle hareket noktası oluşturulamaz! Yani kişi(kendi ya da başkaları), kendinden ve/veya başkalarından hareket ederek bir sonuç alamaz, yargıda bulunamaz/bulunmamalıdır.

Bu tür, "ben/sen/o" ifadeleri, hitap için kullanılmak yerine bir hedef olarak hiçbir şekilde kullanılamaz. Bu "yaklaşım" ya da "ifade tarzı", öznellikle, demokratlıkla ya da "faşizmle" hiçbir şekil ve koşulda bağlantılandırılamaz/bağdaştırılamaz ya da indirgenemez de!

Son yıllarda, özellikle de sinema/dizi, kitap ve internetin, bilimsel ve/veya kişisel araştırma ve yayınların, ülkemizde ve dünyada hızla yaygınlaşmasıyla, Amerika/Avrupa zihni ve diliyle yazılmış kitaplarda/filmlerde çokça kullanılan "Ben/Sen" sözcüklerinin etkisiyle de, ülkemizde, bazı/çoğu kişi tarafından yanlış/yamuk bir şekilde düşünsel çabası/becerisi yetersiz ya da benmerkezci kişilerin zihnine ve diline yerleşmiştir maalesef. 

Toplum olarak bir anda düzeltilemeyecek olsa da, bireysel olarak yeterli bilgi ve bilinçle çok şey değişebilir/değiştirebiliriz. Seninle ve sözcüklerini değiştirmekle başlayarak!...

Düşüncenin üstesinden gelemeyen, düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.



KİŞİ/BİREY ve/değil/yerine KAVRAM/DURUM/OLAY


Bazı durumları yaşayan/deneyimleyen değil o durumu kim yaşarsa yaşasın, 
aynı süreç ve sonucun deneyimlenebilecekleri esastır, önceliklidir! Kavramlar, durum ve olaylar, hepimiz için ortak ve eşit bir konumdadır. Olaylar, gereksinimler, kişilere göre değil konulara, durumlara göre değerlendirilmek zorundadır.

Günlük yaşamdaki durumları, kişiler üzerinden değil ortak konularla, kavramlarla, olaylarla ya da düzenin geliştirilmesi için düşünmek ve konuşmakla başlamak durumundayızdır.  Öncelikli olan da kişilerden hareket ederek değil hepimiz için geçerli olan noktalardan yola çıkmaktır.

Dolayısıyla, "kime göre", "bana göre" sözlerinden, "sen-ben dili" içinde oluşan/oluşacak çatışma ve didişmelerden uzak durarak, ortak alanın/konuların öncelikli kılınması, o ortak alandaki paylaşılabileceklerin, yaşanabileceklerin dikkate alınması ve bunun öncelikli olduğunu sürekli anımsayarak/anımsatarak, kavramları/olayları öncelikli kılacak bir dil kullanmak zorundayızdır.

Kişiler arasında kıyas yapmadan, köktenci ve toptancı yaklaşmadan, genellemeden, indirgeyici ve özdeşleştirici tutumlar sergilemeden, saldırmadan ve içi tamamen boş "söz"ler söylemeden, kavramların bize değil bizim kavram, olay/olgu ve durumlara bağlı olduğumuzu anımsayarak düşünmemiz ve hareket etmemiz gerektiğinin bilinci ve isabetlilikleriyle yaşamayı yeğlememizin süreç ve sonuçları da istediğimiz/beklediğimiz gibi hepimizin koşul ve çıkarlarına uygun olacaktır.

Kişiyi, kavramsallaştırma! Kavramı, kişiselleştirme!
[ GENEL ile ÖZEL'i de karıştırma! ]



8 Ocak 2015 Perşembe

Güdülenme ve Sabır


Yaşam, Güdülenme(motivasyon) ve Sabır üzerine işlemektedir.

Herhangi bir işe başlarken çeşitli nedenlerle zihinsel hareketlilik başlatılır fakat uzun süren/sürecek işlerde ancak bir yere kadar yeterli olur. Güdünün tükenmeye başladığı noktada sabır devreye girer/girmelidir. İşin süresine, zorluğuna göre sabrın da yetmeyeceği noktaya gelinir. Sabrın tükendiği noktada da işin tamamlanması noktasına yaklaşılmıştır ve sona yaklaşmış olmanın güdülemesiyle de süreç/iş tamamlanır.



GÜDÜ(LENME) ve/> SABIR (< GÜDÜLENME)



Yaşam, [özellikle insan için] <GÜDÜLENME <> SABIR <> GÜDÜLENME> üzerinedir!
 [ Yin-Yang'ın da iki ayrı ve içiçeliğini yansıtan en verimli yaklaşımlardandır ]







YİN ve/<> YANG

İnsanlığın ilk simgelerindendir. ( İlki EL [çizen araç] olarak kabul edilir! [Eller beynin uzantısıdır!] )

Tüm insanlığa aittir!


Herhangi bir disiplinin ya da kültürün [özellikle Uzakdoğu'nun], tekeli altında kalamayacak kadar ortaktır.


Uyum, bütünlük ve dengeyi simgeler. (Zıtlıkla ya da "Her iyiliğin içinde kötülük, her kötülüğün içinde iyilik vardır" gibi basit tanımlarla tanımlanamayacak kadar derinliği olan bir simgedir!)

Aynı zamanda insanı, duruşunu, omurgayı simgeler!


Varolanları, yaşamı, olan biten herşeyi simgeleyebilecek kadar yalın ve sadedir.















"Batı" / "Doğu" "kültürü" yerine ...


Ağırlıklı olarak,
"Batı kültürü"nde "düşünen", "yaşayan" kişiler, sağırdır.
"Doğu kültürü"nde 
"düşünen", "yaşayan"lar ise kördür.

Batı zihninde yaşayanlar, "sağır olduklarından" dolayı, birbirleriyle [göstererek/işaret ederek] görsel dille iletişim ve paylaşımda bulunurlar. [ Doğu'nun söylediklerini, anlattıklarını bilgeliklerini duy(a)mazlar. ] 
( Sağ yarımküre ağırlıklıdırlar. ) ( Hermetik.[Mısır] kökenlidirler. )

Doğu zihninde yaşayanlar, "kör olduklarından" dolayı, birbirleriyle [ses ile] sözel/şifai dille iletişim ve paylaşımda bulunurlar. [ Batı'nın gösterdiklerini, tekniğini, bilimini gör(e)mezler. ]Sol yarımküre ağırlıklıdırlar. ) ( Sanskrit.[Hindistan] kökenlidirler. )

İki kültürü de birbiriyle karıştırmamak ve/fakat birleştirmek gerekir.

Anadolu kültürünü özümsemiş kişiler ise hem Batı'nın, hem de Doğu'nun değerlerini/olanaklarını, 
körlük ya da sağırlık yaşamadan, biraraya getirebilmiş ve getirebilecek nadir kültürlerdendir.

KÜLTÜR: Üretim-Tüketim-Paylaşım

KÜLTÜR[< CULTURA < COLERE/CULTIVARE]: Toprağa işlemek, toprağın işlenmesi/sürülmesi. | Bakmak, yetiştirmek.



"Her şey / Hiçbir şey" DEĞİL!


"Düşünür" ve/veya konuşurken... 

"Her şey, her şeyle" dolaylı ve keyfî olarak ilişkilendirilebileceğinden,

"Hiçbir şeyi, hiçbir şeyle" doğrudan ve dayatmadan ilişkilendiremeyeceğimizin 

anımsanmasıyla, düşünenin ve konuşanın sorumluluğuyla ve özeniyle başlar (")her şey(")!

Hiçbir şeyi, sadece ve tek başına, "her şey" olarak düşünemez ve dillendiremezsin.

Çocuklara, yaşlılara ve bilgisizlere yetişemezsin!
(Her zaman ve koşulda, dayanakçasız ve takipsiz sözleriyle, saldırılarıyla) 

Senden bir adım "öndedirler!"




"Böyle ... Böyle ..." DEĞİL!


"Öyle" sözü, oradaki, zihindeki ve paylaşılmaz olan/lar için kullanılır.

"Böyle" sözü ise buradaki olarak, görünür ya da görünüyor varsayarak yanlış ve fazla bir biçimde kullanılır. Ciddi bir anlatım bozukluğudur.

Konuşma sırasında araya giren gereksiz, yerli-yersiz, "Böyle ... böyle ..." eklemelerine dikkat edilmeli, sakınılmalı/kaçınılmalıdır, yer verilmemelidir, hiç kullanılmamalıdır.

Kendi zihninizdeki süreci, "Böyle ..." sözcüğünü kullanarak zihninizdekini
"gösterebildiğiniz"den ve/veya "anlatabildiğiniz"i düşünmekten vazgeçmek, uzaklaşmak gerekir.





Ne yapabilirim?


Ne/ler Yapabilirim?
[Olağan koşullarda, yalın haliyle, her zaman için!]

Tüm olumsuz koşullara Karşın Ne/ler Yapabilirim?
[Olumsuz koşullarda ve her zaman için!] 

( Bu olanaklar(ım)la ... ) 
Daha Ne/ler Yapabilirim?
[Olumlu koşullarda ve her zaman için!]

Senin için Ne/ler Yapabilirim?

[üç koşulu da ayırabilen ve anlayabilenlerin erişebileceği noktadır!]