23 Nisan 2015 Perşembe

Çare/ler...

KARMAŞADA DEĞİL YALINLIKTA... 
( NE YAPMAYABİLECEKLERİMİZDE!... )

Eşikleri bilmekte/anımsamakta, uclarda ve "sonuçlarda" değil aralıklarda/süreçlerde (dengeli/dengede) yaşamamızda!...

Sonuçların, süreçlerden koparılamayacağını ve öncellenemeyeceğini, 
süreci düşünmeden ve konuşmadan, sonuçlardan bahsedilemeyeceğini akılda tutarak, "Sonuçta ..." diyerek son sözü kendimize ait kılmadan, 
süreci göz ardı etmeden ve engellemeden konuşmamızda!...


Sorunların, esastan değil yöntemden/usûlden kaynaklandığını
çözümlerin ve önceliğin, yaklaşımlarımızda, yöntemlerimizde,
üslûbumuzda olduğunu iyice anlamamızda ve sürekli anımsamamızda!...


Herhangi bir işimizde/eylemimizde ve sözümüzde, 
hız yapmamamızda ve özen göstermemizde!...
( Trafik işaretlerine uyabileceğimiz/(")uyduğumuz(") gibi! )

Birbirimize, dikey ya da yatay ilişki düzeylerinde, 
"ne yapacağımız" dayatmalarından vazgeçip
her birimizin, uyarı ya da zorunluluk noktasına getirmeden,
ne yapmayacaklarımızın bilinciyle hareket etmemizde!...

( Kişilerin keyfîliklerinde değil hepimiz için geçerli, 
ortak gereksinim ve özgürlük alanlarına yönelmemizde!... )


Yaptığımızın "kâr", yapmadığımızın yarar olduğunu anımsamamızda!...

Herhangi (yeni) bir şeyi ya da birbirimizi anlamanın, 
anlatılan/gösterilen/paylaşılan şeyin ne olduğuna, 
ne kadar farklı ya da yeni olursa olsun, önyargısız ve 
daha önceki "bilgi/bellek kayıtlarımız"dan hareketle ya da "süzgecimiz"le değil
(en azından) anlama çabasında olmamız gereken o an ya da
belirli bir zaman/zemin sürecinde,

1. Nötr Olma | 2. (Nitelikli) Soru Sorma gerekliliğini anımsamamızda!...
[ Anlamanın sesi olan hmmm ile! ]



Kişisel/toplumsal yönetim ve yaşam/a "oyununun", 
"0-1 / YA, YA DA" "kuralı/mantığı" üzerin(d)e(n) değil
"HEM, HEM DE; NE, NE DE" kuralı/mantığı üzerin(d)e(n)
yaşayışımız ve işleyişimiz ile sürdürdüğümüzü anımsamamızda!...
( Elimizi, pisliğe değdi diye kesmeyip yıkadıktan sonra yemek yaptığımız gibi! )www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/3965 ]

Herhangi bir düşünce/konu/durum/kişi ve sürecini, 
üzerinde (yeterince) düşünmeye bile başlamadan, 
olumsuzluk, inançsızlık, karamsarlıklarımızla ve 
yanlış/isabetsiz sözlerimizle, karşılıksız "(ön)yargılarımızla" bitirmemizin ya da "tedbirciliğimizle" engellememizin, hiçbirimize ve hiçbir işimize
ne bugün, ne de gelecekte yaramayacağını anlamamızda!...

Hiçbir canlının, bir başka canlıdan daha üstün ya da önce olmadığının,
tüm varolanları, ancak bazı artı ya da eksileriyle değerlendirip, 
ne insanın, ne de başka bir "özellik"/"nitelik" ya da "gücün", 
doğayı, çevreyi, ötekileri ve özellikle de hayvanları sömüremeyeceğini ve
hepimizin, hiçbir ayrım olmaksızın, birbirinden ayrılamaz bir bütünün parçası olduğumuzu anımsamamızda!...


Kendimizi, ayakta, dikey durumda görerek değil 
O küre/yuvarlak biçimdeki bir bütün ve
tüm bütünlüklerin önemli bir parçası olarak görüp
birbirimizle, yaşamda, doğada ve 

doğayla uyumlu bir akış/yuvarlanış içinde olmamızda!...

Eşitliği, adâlet ile karıştırmadan, hiçbir ayrım olmaksızın, hepimizin, ancak, 
olanakların/fırsatların, tıbbın(hekimin) ve adâletin(hakimin) önünde 
ve de yaşam oyununda eşit olduğumuzu anımsamamızda...

Adâlet ve tüze(hukuk) düzeninin/dairesinin,
tüm ilişki ve süreçlerin merkezinde/göbeğinde olduğunu, 

yaşamın, toplumun en önemli(öncelikli) ve olmazsa olmaz koşulu olduğunu anımsamamızda ve bunu sağlamamızda!...
( Adâlet, insanın (bir kişinin), Rızâ'sı üzerine kuruludur.
Rızâ'yı sağlayan şey de bilgi/haber vermektir. )


"Ben kurtuldum, gerisi ne olursa olsunsaçmalıklarıyla, 
"Altta kalanın canı çıksın" boşvermişliğiyle köşeleri tutarak değil
birbirimize (yeni) alanlar, 
olanaklar/fırsatlar açarak yaşamamızda!...

"Çoğunluğun" değil azınlıkların, 
güçsüzlerin koşullarına göre düşünme ve hareket etmemizde!...

Çözümün bir parçası değilsek, sorunun bir parçası olduğumuzu ve
karanlıktan şikâyet edeceğimize, 

bir mum yakmamız gerektiğini anımsamamızda...

Bazen, bir "ilke(miz)" için tüm insanlardan vazgeçebildiğimiz gibi; 
yeri/zamanı geldiğinde de, bir kişi/insan için tüm "ilkelerimizden" 
vazgeçebileceğimizi anımsamamızda!...

Kişilerin/kendimizin değil kavram, olay/olgu, durum ya da ayrıntıların öncelikli olduğunu, konuların bize göre değil bizim konu/durum ve kavramlara göre düşünüp hareket etmemiz gerektiğini,
"sen / ben" sözlerinin, hedef değil hitap amaçlı kullanılması gerektiğini anımsamamızda, birbirimizle ve kendimizle/geçmişimizdekilerle didişmememizde!
( "Haklısın!", "Doğrusun!" gibi haklılık/haksızlık, doğruluk/yanlışlık gibi bir "tespitin" söz konusu olmaması, "Doğru söylüyorsun!" değil "Doğru!" sözünün yeterli olması gibi! )
( Kişilerle, düşük/yetersiz zihinler/kişiler; olaylarla, ortalama zihinler
/kişiler; düzenle, ileri zihinler/kişiler uğraşır. )

Yeterli ve yetkin bilgi sahibi olmadan, 
(keyfî/aşırı) yorum yapamayacağımızı anımsamamızda!...

"Oy çokluğu" ile değil 
oy birliği ile karar almamızda ve uygulamamızda!...

Kötülerin içinde(ehven-i şer) nispeten daha iyi sayılan "Demokrasi"nin, 
"550 kişiyle", "temsilî" olarak mecliste değil 
her birimizin katılımıyla, 5, 55 ya da 550'şer kişilik buluşmalar ile 
sokaklarımızda, pazarlarımızda, meydanlarımızda!

Karşı(lıklı) durarak değil 
yan yanalıkta ve sırt sırta vermemizde!...

Komşuluk ilişkilerimizi tekrar gözden geçirip 
dayanışmayı, sürekli anımsamamızda!...

Ortak alanlarda, özellikle trafikte ve toplu ulaşımda, 
birbirimize öncelik tanımamız/sunmamız ve saygı göstermemizde!...

Mücadelenin, aramızda değil 
doğanın ve yaşamın yüklerine/açıklarına yönelik, 
birlik ve dayanışma içinde olmamızda!...
( Doğal yaşamda ve kırsal/köy yaşamındaki gibi 
imece yöntemini uygulamamızda!... )

"Niyet okuma"yı, geleceğe "don biçmeyi" bırakıp, 
bugünü/geleceği ve yaşamı(mızı), 
davranış ve tutumlarımızda inşâ etmemizde!...


Kader'imizi, her an kendimizin oluşturduğunu/"yazdığını";
davranış ve tutumlarımızla, gözümüzde[bakışımızla]
dilimizde[sözlerimizle] ve elimizde[yaptıklarımızla] )
Karma'mızı, ne yapmayacaklarımızla temiz tuttuğumuzu anımsamamızda!...
( "My Name is Earl" dizisi de izlenebilir/izlenmelidir. )


Farkındalığın paylaşıldığı ve ümidin aşılandığı,
"Yeğleme/Tercih etme" ve rica "Lütfendönüştürücü söz(cük)leriyle
"dayanamadığımız" kişi/"kesim", olay/olgu, durumlar/koşullar/engeller,
"sıkıntı" ve "sorunlar/ımız" karşısında da,

varoluşsal, zihinsel 
denge ve sigortamızı sağlayan,
"Böyle" ve "Bu da var!" sözlerini [içsel ve sonsal] kullanarak, 
farkındalıklı bir yaşam sürdürmemizde!...

Sözlerin başında ya da sonunda, bilinçsiz ve yersiz/yanlış kullanılan, 
tüm düşünce ve ilişkilerimizde, doğrudan ve geri dönülemez, 
olumsuz "etkileşimler" yaratmaları nedeniyle,
az kullanılması ya da kullanırken çok dikkat edilmesi gerekenlere 
özen göstermemizde!...
"Zaten ...", "Sonuçta ...", "Aslında ...", "Sadece ...", 

"Herkes/Hiç kimse ...", "Hep/Hiç ..." ]

İşleri ve sorumlulukları
ona(şuna/buna) bırakmakta/yıkmakta değil 
kendimizin üstlenmesinde!...

Her(hangi bir) işin, sadece o işe başlayana kadar ve/veya
elimizi değdirene kadar
 olduğunu, tüm uzun/kısa yolculukların/süreçlerin, 
tek bir adımla başladığını anımsayarak,
vazgeçmeden, ertelemeden, üşenmeden,
cesaretle, düşünme/konuşma ve eyleme geçmemizde...


Devleti, dernek/vakıfları, işimizi, evimizi ve tüm ortak alanlarımızı, 
daha iyi/verimli yönetebilmek üzere şeffaflaşmamızda!...

Hazırcılık, kolaycılık, tembellikten uzak durup 
ekonomiyi düzeltmek ve masrafları/faturaları azaltmak üzere, 
"çok tüketerek" tükenmemiz değil daha çok/verimli ve nitelikli üretmemizde!...

Üretim ve tüketim döngüsünün, 
önce alıp sonra vererek, "alış-veriş" ile değil 
önce verip sonra alarak, "veriş-alış" döngüsü olduğunu anımsamamızda!...
( Verebileceğimiz hiçbir şey olmadığını düşündüğümüz zaman bile her şeyin önce bir gülümseme ile başladığını anımsayarak! :) )


Zihnimizi [gözümüzü, elimizi, dilimizi]; zararlılara değil yararlılara
kötülüklere değil iyiliklere; yanlışlara değil doğrulara
çirkinliklere değil güzelliklere yönlendirmemizde!...

Olmadık alışkanlıklarımız ve bağımlılıklarımızın kısır döngüsünde değil 
aklın ve düşüncenin, 
kavramsallık, ilkesellik ve evrensellik alanlarında buluşmamızda!...


Çocuğuna taparlık ve alaycılık alışkanlığından uzak durmamızda!...

Kendimizi tanımanın ve gerçekleştirmenin altı alanında,
Soluk | Beslenme | Psikoloji | Fizyoloji | Eşeysellik | İletişim ] 
daha etkin ve yetkin bilgi sahibi olarak kendimizi ve yaşamı yönetmemizde!...

Yaşamımızdaki, en önemliler ve/veya olmazsa olmazları anımsamamızda!...
    [ Kullanılagelenler ]               [ Uygulanagelenler ]
1. SAĞLIKÖZGÜRLÜK           | 1. DOĞA ve DOĞALLIK
2. ZAMAN ve ENERJİ             | 2. UYUM ve BÜTÜNLÜK
3. BİLGİ ve FARKINDALIK  | 3. GELİŞİM ve DEĞİŞİM
     __________________________________________

           K O Ş U L S U Z  S A Y G I  ve  S E V G İ


Toplumsal ve özel yaşamımızdaki tüm ilişki, iletişim ve paylaşımlarımızda, 
Karıştırılmaması Gerekenler'i ve Farkında Olmamız Gerekenler'i
sürekli anımsamamızda!...

Genel ile Özel | Birincil ile İkincil Olan | Araç ile Amaç | Süreç ile Sonuç | Kuram ile Uygulama | Korku ile Kaygı )


Felsefe'nin kavramsallık ışığında, 
Bilim'in terimlerini kullanarak, 
Edebiyat'ın deyimleriyle derinleştiğimiz yolculuklarımızda!...


Öncelikle çocuklarımız ve kendimiz için 
Spor, Sanat, Felsefe ve Bilim'i teşvik etmemizde!...


Dünyanın hızına ulaşmayı, ayakta durmayı ve kendimizi savunmayı,
silah(süngü) ile değil ancak bilişim ile sağlayacağımızı,

tüketici olan "fare/telefon" kullanıcılarını değil
üretici olan klavye kullanıcılarımızı artırmamızda!...


Karbon ayak izimizin azal(tıl)acağı, 
çevrenin ve doğanın dengelerine katkıları ve artıları yüksek olan, 
uygarlığın ve teknolojinin en yalın göstergesi/aracı olan bisikletin, 
bireysel ve toplumsal alanlarımızda daha fazla bulunmasında!...


"Batı"da / "Doğu"da, orada burada değil yer altı ve üstü kaynaklarıyla, 
Anadolu coğrafyası, kültürü ve bilgeliğimizde!...

Vatanımıza/evimize(bayrağımıza) ve
dilimize(sancağımıza) sahip çıkmamızda!...


Çeşitli olay/olgu, durum ve koşullarda
genelleyici, indirgeyici, özdeşleştirici düşünemeyeceğimiz ve 
köktenci, toptancı, sonuç odaklı, 
keyfî "çözüm" ve yaklaşımlarda olamayacağımızı anımsamamızda!...
( En az 3 kuşağın [çocuk/genç - baba - dede], bilgisizlik ve bilgeliğin 
aynı dönem, mekân ve koşullarda birarada olduğunu;
4 mevsimin sıcak ve soğuğunda da ayrı ayrı ve 
tekrar tekrar yaşamak zorunda olduğumuz gibi! )

İçimizdeki (ve dışımızdaki) tüm çocuk(luk)larımıza sarılarak ve de 
onu/onları gölgede bırakmadan,
yaşamı(mızı), bir çocuğun gözü ve kalbiyle yaşamamızda...


Çırak ve kalfa olmadan, usta olunamayacağını,
a
yırma bilgi ve becerisinin (çıraklık), 
"birleştirmekten" (ustalık) ve her şeyden önce geldiğine, 
kendimize, çevremize ve olgulara/oluşumlara zaman tanıyarak, 
değişime ve gelişime, süreçlere rızâ ve sabır göstermemizde!...


Konuşulamayacak ve konuşarak çözülemeyecek 
hiçbir konunun, ayrıntının ve sorunun olmadığını,
doğa ve olguların yönetiminde, ancak konuşarak anlaşabileceğimizi, 
ne sürekli "konuşmanın", ne de tamamen "susmamızın", 
yeterli/uygun olmayacağını, doğru zaman ve zeminde, 
yeterli oranda, hem konuşabilmemizin, hem de susabilmemizin gerektiğini anımsamamızda ve 
tüm bunların dengesini kurabilmemizde!...
( Doğa ve sorunlar karşısında, derimizin kalın olmadığı, 
pençemizin bulunmadığı, fakat elimiz, dilimiz ve aklımızla, 
ancak konuşarak çözümler üretebildiğimiz gibi! )

Tüm çözümlerin, 
dışarıda, uzakta, ötekinde değil 
yalınlık ve yavaşlıkla, 
içimizdeyakınımızda ve kendimizde olduğunu anımsamamızda!...

"Şu" ya da "bu", "şöyle" ya da "böyle" olmamızın gerekmediğini,
yaşamdan, birbirimizden ve kendimizden beklentide olduğumuz tüm kalıp ve kabuller yerine süreçte olduğumuzun ve sadece varoluşumuzun yeterli olduğunu anımsamamızda!...



Bir şey yapmadan ve söylemeden önce en az, saniyenin milyonda biri kadar
kendimize, düşünme fırsatı vermek üzere, iki küpeyi, kulaklarımızda varsaymamızda ve sürekli aklımızda tutmamızda!...


Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA!

Bir şey ki, söylemesen de olur. SÖYLEME!





Söz(cük)leri(ni) ve tutumu/nu değiştir, dünya(n) değişsin!



27 Şubat 2015 Cuma

ÇARE/LER...

KARMAŞADA DEĞİL YALINLIKTA... 
( NE YAPMAYABİLECEKLERİMİZDE!... )

Eşikleri bilmekte/anımsamakta, uclarda ve "sonuçlarda" değil aralıklarda/süreçlerde (dengeli/dengede) yaşamamızda!...




Sonuçların, süreçlerden koparılamayacağını ve öncellenemeyeceğini, 
süreci düşünmeden ve konuşmadan, sonuçlardan söz edilemeyeceğini akılda tutarak, "Sonuçta ..." diyerek son sözü kendimize ait kılmadan, 
süreci göz ardı etmeden ve engellemeden konuşmamızda!...




Sorunların, esastan değil yöntemden/usûlden kaynaklandığını

çözümlerin ve önceliğin, yaklaşımlarımızda, yöntemlerimizde,
üslûbumuzda olduğunu iyice anlamamızda ve sürekli anımsamamızda!...



www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/26128

Herhangi bir işimizde/eylemimizde ve sözümüzde, 
hız yapmamamızda ve özen göstermemizde!...
( Trafik işaretlerine uyabileceğimiz/(")uyduğumuz(") gibi! )



Birbirimize, dikey ya da yatay ilişki düzeylerinde, 
"ne yapacağımız" dayatmalarından vazgeçip
her birimizin, uyarı ya da zorunluluk noktasına getirmeden,
ne yapmayacaklarımızın bilinciyle hareket etmemizde!...

( Kişilerin keyfîliklerinde değil hepimiz için geçerli, 
ortak gereksinim ve özgürlük alanlarına yönelmemizde!... )



Yaptığımızın "kâr", yapmadığımızın yarar olduğunu anımsamamızda!...

Herhangi (yeni) bir şeyi ya da birbirimizi anlamanın, 
anlatılan/gösterilen/paylaşılan şeyin ne olduğuna, 
ne kadar farklı ya da yeni olursa olsun, önyargısız ve 
daha önceki "bilgi/bellek kayıtlarımız"dan hareketle ya da "süzgecimiz"le değil
(en azından) anlama çabasında olmamız gereken o an ya da
belirli bir zaman/zemin sürecinde,

1. Nötr Olma | 2. (Nitelikli) Soru Sorma gerekliliğini anımsamamızda!...
[ Anlamanın sesi olan hmmm ile! ]




Kişisel/toplumsal yönetim ve yaşam/a "oyununun", 
"0-1 / YA, YA DA" "kuralı/mantığı" üzerin(d)e(n) değil
"HEM, HEM DE; NE, NE DE" kuralı/mantığı üzerin(d)e(n)
yaşayışımız ve işleyişimiz ile sürdürdüğümüzü anımsamamızda!...
( Elimizi, pisliğe değdi diye kesmeyip yıkadıktan sonra yemek yaptığımız gibi! )www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/3965 ]


Herhangi bir düşünce/konu/durum/kişi ve sürecini, 
üzerinde (yeterince) düşünmeye bile başlamadan, 
olumsuzluk, inançsızlık, karamsarlıklarımızla ve 
yanlış/isabetsiz sözlerimizle, karşılıksız "(ön)yargılarımızla" bitirmemizin ya da "tedbirciliğimizle" engellememizin, hiçbirimize ve hiçbir işimize
ne bugün, ne de gelecekte yaramayacağını anlamamızda!...




Hiçbir canlının, bir başka canlıdan daha üstün ya da önce olmadığının,
tüm varolanları, ancak bazı artı ya da eksileriyle değerlendirip, 
ne insanın, ne de başka bir "özellik"/"nitelik" ya da "gücün", 
doğayı, çevreyi, ötekileri ve özellikle de hayvanları sömüremeyeceğini ve
hepimizin, hiçbir ayrım olmaksızın, birbirinden ayrılamaz bir bütünün parçası olduğumuzu anımsamamızda!...





Kendimizi, ayakta, dikey durumda görerek değil 
O küre/yuvarlak biçimdeki bir bütün ve
tüm bütünlüklerin önemli bir parçası olarak görüp
birbirimizle, yaşamda, doğada ve 

doğayla uyumlu bir akış/yuvarlanış içinde olmamızda!...


www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/22417

Eşitliği, adâlet ile karıştırmadan, hiçbir ayrım olmaksızın, hepimizin, ancak, 
olanakların/fırsatların, tıbbın(hekimin) ve adâletin(hakimin) önünde 
ve de yaşam oyununda eşit olduğumuzu anımsamamızda...



Adâlet ve tüze(hukuk) düzeninin/dairesinin,
tüm ilişki ve süreçlerin merkezinde/göbeğinde olduğunu, 

yaşamın, toplumun en önemli(öncelikli) ve olmazsa olmaz koşulu olduğunu anımsamamızda ve bunu sağlamamızda!...
( Adâlet, kişinin, Rızâ'sı üzerine kuruludur.
Rızâ'yı sağlayan şey de bilgi/haber vermektir. )




"Ben kurtuldum, gerisi ne olursa olsunsaçmalıklarıyla, 
"Altta kalanın canı çıksın" boşvermişliğiyle köşeleri tutarak değil
birbirimize (yeni) alanlar, 
olanaklar/fırsatlar açarak yaşamamızda!...



"Çoğunluğun" değil azınlıkların, 
güçsüzlerin koşullarına göre düşünme ve hareket etmemizde!...




Çözümün bir parçası değilsek, sorunun bir parçası olduğumuzu ve 
karanlıktan şikâyet edeceğimize, 
bir mum yakmamız gerektiğini anımsamamızda...





Bazen, bir "ilke(miz)" için tüm insanlardan vazgeçebildiğimiz gibi; 
yeri/zamanı geldiğinde de, bir kişi/insan için tüm "ilkelerimizden" 
vazgeçebileceğimizi anımsamamızda!...


Kişilerin/kendimizin değil kavram, olay/olgu, durum ya da ayrıntıların öncelikli olduğunu, konuların bize göre değil bizim konu/durum ve kavramlara göre düşünüp hareket etmemiz gerektiğini,
"sen / ben" sözlerinin, hedef değil hitap amaçlı kullanılması gerektiğini anımsamamızda, birbirimizle ve kendimizle/geçmişimizdekilerle didişmememizde!
( "Haklısın!", "Doğrusun!" gibi haklılık/haksızlık, doğruluk/yanlışlık gibi bir "tespitin" söz konusu olmaması, "Doğru söylüyorsun!" değil "Doğru!" sözünün yeterli olması gibi! )
( Kişilerle, düşük/yetersiz zihinler/kişiler; olaylarla, ortalama zihinler
/kişiler; düzenle, ileri zihinler/kişiler uğraşır. )

Yeterli ve yetkin bilgi sahibi olmadan, 
(keyfî/aşırı) yorum yapamayacağımızı anımsamamızda!...



"Oy çokluğu" ile değil 
oy birliği ile karar almamızda ve uygulamamızda!...



Kötülerin içinde(ehven-i şer) nispeten daha iyi sayılan "Demokrasi"nin, 
"550/600 kişiyle", "temsilî" olarak mecliste değil 
her birimizin katılımıyla, 5, 55 ya da 550'şer kişilik buluşmalar ile 
sokaklarımızda, pazarlarımızda, meydanlarımızda!



Karşı(lıklı) durarak değil 
yan yanalıkta ve sırt sırta vermemizde!...




Komşuluk ilişkilerimizi tekrar gözden geçirip 
dayanışmayı, sürekli anımsamamızda!...



Ortak alanlarda, özellikle trafikte ve toplu ulaşımda, 
birbirimize öncelik tanımamız/sunmamız ve saygı göstermemizde!...

Mücadelenin, aramızda değil 
doğanın ve yaşamın yüklerine/açıklarına yönelik, 
birlik ve dayanışma içinde olmamızda!...
( Doğal yaşamda ve kırsal/köy yaşamındaki gibi 
imece yöntemini uygulamamızda!... )



"Niyet okuma"yı, geleceğe "don biçmeyi" bırakıp, 
bugünü/geleceği ve yaşamı(mızı), 
davranış ve tutumlarımızda inşâ etmemizde!...




Kader'imizi, her an kendimizin oluşturduğunu/"yazdığını";
davranış ve tutumlarımızla, gözümüzde[bakışımızla]
dilimizde[sözlerimizle] ve elimizde[yaptıklarımızla] )
Karma'mızı, ne yapmayacaklarımızla temiz tuttuğumuzu anımsamamızda!...
( "My Name is Earl" dizisi de izlenebilir/izlenmelidir. )



 


Farkındalığın paylaşıldığı ve ümidin aşılandığı,
"Yeğleme/Tercih etme" ve rica "Lütfen" dönüştürücü söz(cük)leriyle
"dayanamadığımız" kişi/"kesim", olay/olgu, durumlar/koşullar/engeller,
"sıkıntı" ve "sorunlar/ımız" karşısında da,

varoluşsal, zihinsel
denge ve sigortamızı sağlayan,
"Böyle" ve "Bu da var!" sözlerini [içsel ve sonsal] kullanarak, 
farkındalıklı bir yaşam sürdürmemizde!...




Sözlerin başında ya da sonunda, bilinçsiz ve yersiz/yanlış kullanılan, 
tüm düşünce ve ilişkilerimizde, doğrudan ve geri dönülemez, 
olumsuz "etkileşimler" yaratması nedeniyle,
az kullanılması ya da kullanırken çok dikkat edilmesi gerekenlere 
özen göstermemizde!...
[ "Zaten ...", "Sonuçta ...", "Aslında ...", "Sadece ...", 

"Herkes/Hiç kimse ...", "Hep/Hiç ..." ]


İşleri ve sorumlulukları
ona(şuna/buna) bırakmakta/yıkmakta değil 
kendimizin üstlenmesinde!...



Her(hangi bir) işin, sadece o işe başlayana kadar ve/veya
elimizi değdirene kadar
olduğunu, tüm uzun/kısa yolculukların/süreçlerin,
tek bir adımla başladığını anımsayarak,
vazgeçmeden, ertelemeden, üşenmeden,
cesaretle, düşünme/konuşma ve eyleme geçmemizde...





Devleti, dernek/vakıfları, işimizi, evimizi ve tüm ortak alanlarımızı, 
daha iyi/verimli yönetebilmek üzere şeffaflaşmamızda!...

Hazırcılık, kolaycılık, tembellikten uzak durup 
ekonomiyi düzeltmek ve masrafları/faturaları azaltmak üzere, 
"çok tüketerek" tükenmemiz değil daha çok/verimli ve nitelikli üretmemizde!...



Üretim ve tüketim döngüsünün, 
önce alıp sonra vererek, "alış-veriş" ile değil 
önce verip sonra alarak, "veriş-alış" döngüsü olduğunu anımsamamızda!...
( Verebileceğimiz hiçbir şey olmadığını düşündüğümüz zaman bile her şeyin önce bir gülümseme ile başladığını anımsayarak! :) )




Zihnimizi [gözümüzü, elimizi, dilimizi]; zararlılara değil yararlılara
kötülüklere değil iyiliklere; yanlışlara değil doğrulara
çirkinliklere değil güzelliklere yönlendirmemizde!...



Olmadık alışkanlıklarımız ve bağımlılıklarımızın kısır döngüsünde değil 
aklın ve düşüncenin, 
kavramsallık, ilkesellik ve evrensellik alanlarında buluşmamızda!...





Çocuğuna taparlık ve alaycılık alışkanlığından uzak durmamızda!...

Kendimizi tanımanın ve gerçekleştirmenin altı alanında,
[ Soluk | Beslenme | Psikoloji | Fizyoloji | Eşeysellik | İletişim
daha etkin ve yetkin bilgi sahibi olarak kendimizi ve yaşamı yönetmemizde!...




Yaşamımızdaki, en önemliler ve/veya olmazsa olmazları anımsamamızda!...
    [ Kullanılagelenler ]               [ Uygulanagelenler ]
1. SAĞLIKÖZGÜRLÜK        | 1. DOĞA ve DOĞALLIK
2. ZAMAN ve ENERJİ          | 2. UYUM ve BÜTÜNLÜK
3. BİLGİ ve FARKINDALIK  | 3. GELİŞİM ve DEĞİŞİM
     __________________________________________

           K O Ş U L S U Z  S A Y G I  ve  S E V G İ


Toplumsal ve özel yaşamımızdaki tüm ilişki, iletişim ve paylaşımlarımızda, 
Karıştırılmaması Gerekenler'i ve Farkında Olmamız Gerekenler'i
sürekli anımsamamızda!...

( Genel ile Özel | Birincil ile İkincil Olan | Araç ile Amaç | Süreç ile Sonuç | Kuram ile Uygulama | Korku ile Kaygı )



www.FaRkLaR.net

Felsefe'nin kavramsallık ışığında, 
Bilim'in terimlerini kullanarak, 
Edebiyat'ın deyimleriyle derinleştiğimiz yolculuklarımızda!...


www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/26128

Öncelikle çocuklarımız ve kendimiz için 
Spor, Sanat, Felsefe ve Bilim'i teşvik etmemizde!...



Dünyanın hızına ulaşmayı, ayakta durmayı ve kendimizi savunmayı,
silah(süngü) ile değil ancak bilişim ile sağlayacağımızı,

tüketici olan "fare/telefon" kullanıcılarını değil
üretici olan klavye kullanıcılarımızı artırmamızda!...





Karbon ayak izimizin azal(tıl)acağı, 
çevrenin ve doğanın dengelerine katkıları ve artıları yüksek olan, 
uygarlığın ve teknolojinin en yalın göstergesi/aracı olan bisikletin, 
bireysel ve toplumsal alanlarımızda daha fazla bulunmasında!...




"Batı"da / "Doğu"da, orada burada değil yer altı ve üstü kaynaklarıyla, 
Anadolu coğrafyası, kültürü ve bilgeliğimizde!...



Vatanımıza/evimize(bayrağımıza) ve
dilimize(sancağımıza) sahip çıkmamızda!...



Çeşitli olay/olgu, durum ve koşullarda
genelleyici, indirgeyici, özdeşleştirici düşünemeyeceğimiz ve 
köktenci, toptancı, sonuç odaklı, 
keyfî "çözüm" ve yaklaşımlarda olamayacağımızı anımsamamızda!...
( En az 3 kuşağın [çocuk/genç - baba - dede], bilgisizlik ve bilgeliğin 
aynı dönem, mekân ve koşullarda birarada olduğunu;
4 mevsimin sıcak ve soğuğunda da ayrı ayrı ve 
tekrar tekrar yaşamak zorunda olduğumuz gibi! )



İçimizdeki (ve dışımızdaki) tüm çocuk(luk)larımıza sarılarak ve de 
onu/onları gölgede bırakmadan,
yaşamı(mızı), bir çocuğun gözü ve kalbiyle yaşamamızda...





Çırak ve kalfa olmadan, usta olunamayacağını,
a
yırma bilgi ve becerisinin (çıraklık), 
"birleştirmekten" (ustalık) ve her şeyden önce geldiğine, 
kendimize, çevremize ve olgulara/oluşumlara zaman tanıyarak, 
değişime ve gelişime, süreçlere rızâ ve sabır göstermemizde!...



Konuşulamayacak ve konuşarak çözülemeyecek 
hiçbir konunun, ayrıntının ve sorunun olmadığını,
doğa ve olguların yönetiminde, ancak konuşarak anlaşabileceğimizi, 
ne sürekli "konuşmanın", ne de tamamen "susmamızın", 
yeterli/uygun olmayacağını, doğru zaman ve zeminde, 
yeterli oranda, hem konuşabilmemizin, hem de susabilmemizin gerektiğini anımsamamızda ve 
tüm bunların dengesini kurabilmemizde!...
( Doğa ve sorunlar karşısında, derimizin kalın olmadığı, 
pençemizin bulunmadığı, fakat elimiz, dilimiz ve aklımızla, 
ancak konuşarak çözümler üretebildiğimiz gibi! )



Tüm çözümlerin, 
dışarıda, uzakta, ötekinde değil 
yalınlık ve yavaşlıkla, 
içimizde, yakınımızda ve kendimizde olduğunu anımsamamızda!...


"Şu" ya da "bu", "şöyle" ya da "böyle" olmamızın gerekmediğini,
yaşamdan, birbirimizden ve kendimizden beklentide olduğumuz tüm kalıp ve kabuller yerine süreçte olduğumuzun ve sadece varoluşumuzun yeterli olduğunu anımsamamızda!...





Bir şey yapmadan ve söylemeden önce en az, saniyenin milyonda biri kadar
kendimize, düşünme fırsatı vermek üzere, iki küpeyi, kulaklarımızda varsaymamızda ve sürekli aklımızda tutmamızda!...


Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA!

Bir şey ki, söylemesen de olur. SÖYLEME!





Söz(cük)leri(ni) ve tutumu/nu değiştir, dünya(n) değişsin!






10 Şubat 2015 Salı

Tek bilgi...



Tek bilgi ve "güç", ne yapmayacağının bilgisidir ve
bilgi, yalın çözümlerde, işleyişlerdedir.
( Kontrol edilemeyen güç, güç değildir! )
( Dünyanın en iyi arabası, şu/bu marka değil freni en iyi çalışandır! )

Yaşam da, insan da ne yapmayacakların üzerin(d)e(n) kurulur, 

yönetilir ve yürütülür.

Kişisel yönetim ve yaşam/a "oyununun" sürdürülmesi de, 

"0-1 / YA, YA DA" "kuralı/mantığı" üzerin(d)e(n) DEĞİL

"HEM, HEM DE; NE, NE DE" kuralı/mantığı, 

yaşayışı ve işleyişi ile gerçekleştiril(ebil)ir.



30 Ocak 2015 Cuma

ÂN'I, FARKINDALIKLI YAŞA!



"Ân'ı yaşamak" ya da "An'da yaşamak" deyimleri,
eksik ya da yanlış kullanılmakta, algılanmaktadır maalesef.


"Ân'ı, yaşamak" sözü, "anlık düşünmek, hareket etmek, günlük öteki işleri/durumları gözardı etmek, kenara koymak, askıya almak" ya da "keyfî, ben merkezci hareket etmek" olarak DEĞİL yaşamın, olay/olguların, çevrenin, kendinin/zihnin her durum ve sürecinde, farkındalıklı ve nitelikli yaşama çabası -iddiasında değil!- içinde olunması gerektiği, gerekenin, gerektiği koşullarda ve zamanda yerine getirilmesi gerektiği anlamına gelir. Ancak, bu şekilde, farkındalıklı düşünülür, eylemsel yaşanırsa, yaşamın içinde olunacağı, sorumluluk alarak, felsefî anlayış, bilimsel tutum ve sanatsal duyarlılık ile sağlanabilir.

"Ân'ı yaşamak", gün boyunca yaptığın/yaşadığın şekilde, An'ı(nı) da farkındalıklı, verimli yaşamaya işaret etmek, dikkat çekmek üzere kullanılır/kullanılmalıdır. Bu algı ve yorumla, hem gün içinde yapılan/yaşanılan işlerdeki zorunlulukları/gereksinimleri yerine getirir gibi, An'ı da aynı zorunluluklar oranında yaşamayı, hem de An'ın yoğunluğundaki bilinci/ni, gün içindeki işlerde de devrede tutarak, verimli bir tam gün geçirmeyi anımsa(t)maya yöneliktir.

"An'da yaşamak" da aynı şekilde, günlük işlerdeki çokluk ve verimlilik gibi An'da da zamanı verimli kılacak, farkındalıklı bir tutum içinde yaşamayı anımsa(t)maya yöneliktir.

Yani...

"AN'I YAŞAMAK" değil AN'I, FARKINDALIKLI YAŞAMAK;

"AN'DA YAŞAMAK" değil AN'DA, VERİMLİ/ÜRETKEN YAŞAMAK'tır!