7 Ocak 2015 Çarşamba

İletişim Üzerine

İLETİŞİM

Tüm ilişkilerde temel olan iki etmen, Paylaşım ve İletişim’dir. İster eş, ister ebeveyn-çocuk, ister işveren-işçi, ister sosyal ilişkiler olsun, paylaşım ve iletişimin varolduğu derecede bir ilişkinin boyutundan bahsedilebilir.

Kullandığımız sözcüklerin ses, nüans, vurgu, tonlama değerlerinin anlamsal öneminin çok büyük olmasının yanı sıra, jest, mimik ve tutum gibi fiziksel belirtilerle bir anlam bütünlüğü oluşmaktadır. Ancak daha sonra, sözcüğün kendi taşıdığı anlam, sadece %10’luk bir bölümünü kapsamaktadır. Zihinde oluşan herhangi bir imgenin, simgesi durumunda olan bir sözcük, o imgenin, üzerinde uzlaşılabilmiş bir kısaltmasıdır. Sözcüklerin incelenmesi ve kullanılmasında dilbilim, kişilerin sahip oldukları genel dil bilgisi, üzerinde çalışılarak uygulama alanlarının geliştirilebilme ve değiştirilebilme olanağı, iletişimin ve tüm arkatasarında bulunanların gizilgüçlerini ortaya çıkarmak, insan beyninin gelişmişliğinin en büyük göstergelerindendir. Bu zenginlik içinde, iki zihin arasındaki ortak bir çalışma ile, -basit bir anlatımla- elma olarak simgelediğimiz imgenin, bundan sonra armut, armut olarak simgelediğimiz sözcük ile elma imgesinin oluşacağına yönelik sözleşme(ahit/uzlaşım), tüm anlamın değişmesi için yeterlidir.

Herhangi bir somut ve/veya soyut kavramı ifade ettiğimiz bir sözcük, ses kullanımı ve dilin geçmişiyle sağlanmış gelişmişlik daha da ileri bir aşamaya taşınabilir. Örneğin, daha önceleri tamamen sessiz imleçleri(harfleri) kullanabilme olanağını dönemsel(/konjonktürel) düşünerek, “Dünyada bunu düşünecek ve isteyecek kimse olmaz” gibi kişinin anlamsız önyargısı ile mantık dışı kabul etmek, insanın ilerleme çabasından çok gerilemeye yönelik olduğunu yansıtan bir algı düzeneği/örgüsüdür(paradigma, düşünce kalıpları). Kişinin, sadece, ancak ve ancak alışılagelmiş olan iki imleç(harf) ve üzeri sözcüğün, imgeler bütününü karşılayabileceğine yönelik yersiz bir inançla kendini kısıtlaması da buna bir örnektir.

İletişimin ilk başlangıçlarından ve en üstün değer olarak uzlaşılmış olan “İnsan”a konulan adın(/kısaltmanın), başka bir imgenin karşılığı olmasının, insanın değeri ve anlamı üzerine düşünülemediğinin yeterli ve etkin/baskın(dominant) göstergesidir. Zihnin ve algılamanın; dil, sözcükler ve anlam dünyasındaki yeri, aralarında kurulan bağlantılarda gereken üst düzey uyum ve bütünlük çabası, insanın değerinin ve anlamının karşılanması açısından çok ciddi bir sorumluluktur.

İletişim üzerine düşünüp, bu konu üzerinde yoğunlaşabilmek için çok geniş alanlarda çalışma yapma gerekliliği vardır. Kişinin, kendini -ve dolayısıyla insanı- tanıması için, A noktasından B noktasına, yani kendisinden kendisine olan yolculuğunda araç/lar gereklidir. Bu araçların çeşitliliği ve derinliği, öteki birçok üst konu başlığından daha fazladır. Böyle olması da, iletişimin değerini ve tadını artırmaktadır. Bilirsiniz, kolay olmayanlar("zor" sözcüğü yerine) bize daha değerli gelir. Belki/bazen kendisinden, belki de bizim ona verdiğimiz anlamdan ötürüdür.

Dillerin sözlüklerini(/ahitlerini) gerektiği kadar kullanırsak getireceği rahatlığa ve verimliliğine doyum olmaz. Bunun yanı sıra, yazım(imlâ) kılavuzu kullanarak bilimsel seviyeye getirilmiş, uzlaşılmış durumlarını dikkate alarak dili kullanmak, hem zihni, hem iletişimi sağlam zeminlere oturtmak için temel gerekenlerdendir. Yazıda ve kitap okumada sağladığı kolaylıklarla birlikte, zihinde sağladığı gelişim de öteki önemli yararlarındandır. Deyimler ve atasözleri de bir dilin kullanımındaki en büyük zenginliklerdendir. Zihinlerde sağladığı derinlik ve ifadenin kolaylaştırılmasındaki rolünün de çok büyük olması açısından önemlidirler.

Herhangi bir yerde bir sunum yapma ya da konferans verme durumunda olan kişinin gövde dili, retorik ve diksiyon üzerine bilgi sahibi olma gerekliliği ve sorumluluğu tüm dinleyiciler için ve iletişimin tam anlamıyla sağlanması için olmazsa olmazlardandır. Bunlarla birlikte, algının sürekliliğini sağlamak için konuyla bağlantılı çeşitli öyküler, masallar, fıkralar gibi güldürüye de yer vermesinde büyük yarar vardır. Konuşmacının tüm dikkat edeceklerinin yanısıra, öğretici(didaktik) olmaması, kişileri sömürüye yönelik ve bilgiyi dayatmaya çalışır tarzda yaklaşmaması gerekmektedir.

Yaşanma olasılığı bulunan bazı durumlar için de, en temel iletişim dili olan Mors Abecesi'nden de haberdar olmak gerekir. Abeceler konusunu da ele aldığımızda, tüm dillerin simgeleri ve imleçleri(harfleri), tarihçeleri hakkında bilgi sahibi olmak da ayrı bir zevktir. Hiyeroglifler hakkında birkaç bilgiye sahip olmak bile insanı bambaşka dünyalara sürükleyiverir. Kökenbilim(etimoloji) üzerine de çalışma yapılırsa, bir dilin kökündeki o ayrıntılı bilgilere sahip olmakla birlikte, algı ve anlam bütünlüğüne sahip olmanın zenginliğine kavuşulur.

Şu konu başlıkları da iletişim konusunda ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenlerin haberdar olmaları gereken başlıklardandır : Anlambilim(semantik), göstergebilim(imbilim/semiyoloji), refleks, sinyal, bilgi, müzik, oyunlar, satranç, internet, yayın araçları, iletişim sistemleri ve araçları, enstrümanlar, kodlar, dernek ve vakıf çalışmaları, ilânlar, geziler, felsefe, sanat, dans, spor ve bilim.

İletişimin ve bundan da önce olan etkileşimin, uyumlu, dengeli ve bütünlük içinde olması için düşünmemiz ve doğru eylem çabası içinde olmamız, hepimizin sorumluluğundadır. Bunun çocuk ve gençlere, doğru, sağlam ve etkin bir yapısının oluşmasına her türlü desteği sağlamak da en temel görevlerimizdendir. Yukarıda kısmen değinebildiğim konu ve kavramlara ek olarak kişilerin her zaman -en azından bir kere-, özellikle kendi iç iletişimlerinde kendilerine sormalarını, gerekli gelişim ve değişimde pasif kalmamalarını salık veririm.

Uyum ve bütünlük içinde olmamız dileğiyle!

KENDİMİZE SORALIM!

Dil ve Diş

DİL VE DİŞ

“Dişler, tüm organların aynasıdır” sözünü anımsayarak, “Dil neyin aynasıdır?” sorusuna bir yanıt arasak, hepimizin buluşma noktası “ÖZ” olacaktır.

“Dil, özümüzün aynasıdır”

“ÖZ <–> GÖZ <–> SÖZ” bağlantısı, nereden hareket edecek olursak olalım, üzerinde en çok durulması gereken ilişkidir. “Öz”ün üzerine fazla eğilmeye gerek kalmaksızın bizleri nereye ulaştırdığını biliyoruz. “Göz” üzerine de aynı ortak duygu ve düşüncelere sahip olarak, özümüzün kapısı olduğu noktasına ulaşıyoruz. “Söz” ise geçmiş, şimdi ve geleceğin; usumuzun, bilimin, felsefenin ve sanatın; iş ve özel yaşamın ve günlük yaşamdaki tüm sürecin en büyük aracıdır. Simge diliyle “Söz”, yazı diliyle “Söz”, sözün diliyle “Söz”, günlük yaşamımızın, düşünce ve duygularımızın ve tüm ilişkilerimizin aracı “Söz”.

Sevgili Yunus Emre’nin güzel sözü ile…

Keleci[sözü] bilen kişinün yüzünü ağ[ak] ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.

Söz ola kese savaşı, söz ola kese başı,
Söz ola ağılı[zehirli] aşı bal ile yağ ede bir söz.

 

Psikoloji, 3D temelli, “Düşünce, Duygu ve Davranışlar”ımızı anlamaya, incelemeye ve altında yatan nedenleri bulmaya çalışan bir bilim dalıdır. Hiçbiri birbirinden bağımsız olmadığı gibi ayrı ayrı düşünmek de pek olanaklı değildir. Bu doğrultuda, son zamanlarda çok yoğun ilgi gören Sinir Dili Programlaması(SDP ya da NLP), çalışmalarının da en büyük aracı olan söz -ve her bir sözcük- ile, tüm hücrelerimizin ve beynimizin programlanabilmesi yoluyla yaşamımıza katacağı gelişmişliği, derinliği, kolaylığı ve rahatlığı sağlatan bir disiplin. SDP tüm eylemlerimiz ile ağzımızdan çıkan her sözün nasıl ve ne kadar bağlantısının olabileceğini anlatır. Ayağını sürüyerek yürüyen bir kişinin, sözlerinin de ağzından uzata uzata, yayılarak çıktığını görebilirsiniz (ya da tam tersi). Yüzü asık birinin, her ne kadar hoş sözler kullansa bile sesinden psikolojik durumunu anlayabilirsiniz. Aynı bağlantılar dilimiz ve dişimize verdiğimiz önem için de geçerlidir. Diş fırçalama alışkanlığımız ile kullanacağımız sözcüklerin de bağlantısı vardır ve de dile, sözlerimize gösterdiğimiz özen ile diş fırçalama alışkanlığımızın. Dişimizin ne kadar önemli olduğunu biliriz fakat maalesef yeteri kadar özeni göstermeyiz.

Dile ve sözlerimize verdiğimiz önem ve duyarlılığımız nedir? Dilimizin de durumu aynı mı acaba? Aynı mı olmalı? Olmamalı mı? Peki nasıl? Bu durumu ne, kim, nasıl değiştirebilir? Tüm bu sorular ve benzerleri gibi daha birçok soruya verecebileceğimiz yanıt aynıdır! KENDİMİZ!

Yaşamımızda pek dikkat edilmeyen, çok fazla karıştırılan fakat hiçbir zaman karıştırılmaması gereken bazı noktalar vardır. Bunların en çok yaşandığı altı hassas nokta ve şu oniki kavramın da ayrıntılarına sahip olmalı ve önemine çok dikkat etmeliyiz.

- GENEL ile ÖZEL;

- BİRİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken) ile
İKİNCİL OLAN (/Olma[ma]sı Gereken);

- AMAÇ ile ARAÇ;

- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik);

- TEORİ ile PRATİK;

- KORGU ile KAYGI

Konuşmalarımız, değerlerimiz ve tutumlarımız bazen Genel’den hareket ederek Özel’e, bazen de Özel’den hareket ederek Genel’e giderek devam eder. Fakat farkında olunması gereken bu ikisinin arasındaki geçiştir. Geçişteki dikkatsizlikler çok büyük sorunlara dönüşebilirler. Konu ve kavramları ele alışımızdaki sıralamada neyin öncelikli olduğu ve olmadığı bilinci, durumun ya da konunun bir Araç mı, Amaç mı? olduğu sorusunun her an farkındalığımızda olması en dikkat edilmesi gereken noktalardandır. Süreç ve Sonuç’un birbirinden ayrı olmadığı, dengeli bir durumda olması, herhangi birinin üzerinde yoğunlaşmama gerekliliği de üzerinde titizlikle durulması gereken noktalardır. Kavram ile uygulamanın arasındaki farkların ve derecelerinin atlanmaması gerekir. Korku ve Kaygı arasındaki farkların (Belirginlik, Şiddet ve Süre) da bilincinde olarak korku ve kaygı yönetiminin elde tutulması, geleceğin olumsuzu “YA … [olursa]” üzerine değil, olumlu gelecek “… [’nın olmasını] İSTİYORUM” üzerinde durulması gerekmektedir.

Doğru, yerinde ve zamanında kullanım için tercih edilebilecek her sözcüğün değeri çok yüksektir. Kişisel ve toplumsal birliğimiz olan sözlükleri daha çok kullanmak, kitap okumak, düşünmek, araştırmak; sözcüklerin, terimlerin günlük hayatımızda, dilimizde yer almasını sağlamak en önemli sorumluluklarımızdandır. Toplumların en büyük serveti dilleri olduğu gibi, kişinin de en büyük değeri ve serveti dilidir.

Dil ile, söz ile başlayan serüvenin çeşitli dönüşümler ile yaşamımızın en büyük parçası ve kaderimize bile dönüşebileceğini vurgulayan şu sözleri sürekli anımsamak gerekir!

Söylediklerinize dikkat edin,
      düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
      duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
      davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
      alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
      değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
      karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
        Kaderinize dönüşür…

26 Aralık 2014 Cuma

Az Kullanılması ya da Kullanırken Çok Dikkat Edilmesi Gerekenler...


Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!
"Zaten" diyerek, her "işine gelene/gelmeyene" bağlamadan KONUŞ!!!
"Aslında" "öyle/şöyle" (oldu/olacak) ise zamanında düşün de ona göre KONUŞ!!!
"Sadece/sırf" diyerek onca konuşulanı gözardı etmeden KONUŞ!!!

"Sonuçta" diyerek son sözü kendine ait kılmadan KONUŞ!!!
"Son tahlilde" deyince daha bir üst perdeden konuşmadığını bilerek KONUŞ!!!
"Temelde" olanın ne olduğuna iyi bak da ona göre sağlam KONUŞ!!!
"Allah'tan" ise senin yetersiz diline/sözüne/onayına kalmayacağını anımsa da ona göre KONUŞ!!!
"Demek ki" ile her inancına ve kişisel sonuçlarına bağlamadan KONUŞ!!!
"Nasılsa" diyerek çıkarlarını öncellemeden KONUŞ!!!

"Ona bakarsan" diyerek sözü düşürmeden KONUŞ!!!
"Belki de" olasılıklarını düşünebiliyorsan birine ayrıcalık yapmadan KONUŞ!!!
"İlle de" o ya da öyle değil koşulsuz KONUŞ!!!
"Diyelim ki" diyorsan doğru örnek seçerek KONUŞ!!!

"Ne var?" diyerek, ahmaklık etmeden KONUŞ!!!
"Ne var ki?" diyerek, "saf görünümlü" kurnaz olmadan KONUŞ!!!
"Ne peki?" diye anlaşılması çok basit olanı karmaşıklaştırmadan KONUŞ!!!
"Niye ki?" diyerek, hazırcı değil önce kendin düşün de ona göre KONUŞ!!!

"Elimde değil" diye kendini/başkalarını "kandır"(a)madağını bilerek KONUŞ!!!
"Ne bileyim" diyorsan düşünüp, öğrenip, bilebileceğini anımsa ve ona göre KONUŞ!!!

"Herkes"i katmadan KONUŞ!!!
"Hiç kimse" demeden KONUŞ!!!
"Hep"siz KONUŞ!!!
"Her zaman"a yaymadan KONUŞ!!!
"Hiçbir zaman" diye kestirip atmadan KONUŞ!!!

"Keşke ..." ile geçmişe dönmeye çalışmadan KONUŞ!!!
"Ya ..." ile belirsiz olanı belirlemeden KONUŞ!!!

"Böyle ... Böyle ..." demeden KONUŞ!!!
"Şey - şey - şey" demeden KONUŞ!!!
"Falan-filan" diye boşluğa bağlamadan KONUŞ!!!
"Bla-bla-bla" diye başka dilde kullanmadan KONUŞ!!!
"Dedi/Dedim" tekrarsız KONUŞ!!!

"Ben" diliyle kendini merkeze koymadan KONUŞ!!!
"Sen" diliyle kişileri katmadan, hedef almadan KONUŞ!!!
"Sen de" diyerek saldırmadan ve savunmadan KONUŞ!!!

www.FaRkLaR.net/KONUS